DÖVME SANATININ
GELİŞMESİ VE YAYILMASI
İlkel toplumlarda dövme yapmadan önce törenler düzenlenirdi. Dövme yapan ve yaptıran kişiler birçok dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundaydı. Günümüzdeki uygulama biçimi çok daha modern olmasına rağmen aslında uygulanış biçimi gayet ilkel olan dövme, sivri-sert bir cismin herhangi bir is veya kül karışımına bulanmasıyla insan derisine uygulanabilir.
Mitolojide dövmeyle ilgili çok çeşitli söylentiler vardır. Evrenin tanrıları, dövme tanrısı ve balıkların desenleri ile renklerin yaratıcısı Bilge Tohu’nun bilgece bakışları altında Ta Tau sanatını icra etmişti. Ta Tau bugün tattoo adıyla anılan dövmeye adını veren tanrı olarak bilinir. Bir gün Mata Mata Arahu ve Tura-i Po adındaki tanrılar Tanrıça Hina’yi bastan çıkarabilmek için yeryüzüne indiler ve vücutları mavi desenlerle kaplandı. Bundan sonra insanlar kendilerini tanrılara beğendirmek için vücutlarını farklı desenlerle kapladılar ve herkes aslında tanrılar taklit etti. 18. yüzyılın bat denizcileri ise vücutlarına köpekbalığı, yunus, kılıç, çapa resimleri çizdirmiş, sevgililerinin isimlerini yazdırmışlardı.
Bazı figürler ise denizde yol aldıkları her beş bin mili ifade ediyordu. İlk uygulamanın yapıldığı çok eski dönemlerden, günümüze gelen dövmenin, zamanla bir sanat akımına dönüşmesiyle, uzakdoğu ülkelerinde geliştirilip, zengin motifler ve dövme desenleriyle nesillere aktarılmış, bu konuda çok iyi yerlere gelinmiştir. Mısır mumyalarında da sıkça rastlanan dövme, birçok çağda ve toplumda uygulanmıştır. Dövme özellikle Okyanusya Adalarında ve Yeni Zelandada gelişmiş, Avustralya ve merkezi Afrika yerlilerinde deride yara açarak yapılan dövme tekniğine rastlanmıştır. Amerika yerlilerinin, Galyalıların, Polinezyalıların, Britonların ve Traklarin da dövme yaptırdıkları bilinmektedir. 1100 yılları civarında Arap Ibn Fadlan bazı Vikinglerle görüştü.Onların çok kaba, kirli ve üzerlerinde resimlerin olduğu kanaatine vardi. Hun kurganlarında bulunan cesetlerde de düşsel yaratıklar, koç figürleri ve kıvrak çizgiler kullanılarak dekoratif bir anlayışla yapılan dövmelere rastlanmıştır.Araştırmalara göre Hunlarda asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, Kazak ve Kırgızlarda yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylerce yapıldığı bilinmektedir. Tastik ve Altin Yis mezarlarında bulunan cesetlerde vücudun bazı kısımlarında av sahnelerini tasvir eden dövmeler bulunduğu görülmüştür.Eski Romada ise suçlular ve köleleri tanımak için dövme kullanılmıştır.
Dövmeyi barbarlara göre bulmuşlardır. Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcilerinde de yaygınlaşan dövme 17. yüzyılda yeniçerilere kadar ulaşmış ve yeniçeri ocakları kapatılana dek sürmüştür. Kaptan Cook, Polinezya’ya yaptığı yolculuktan döndükten sonra dövme sanatı İngiliz ordusunda bir gelenek haline geldi. 18, yüzyılın ortasıyla birlikte çoğu ingiliz yerleşkesi en az bir profesyonel dövme ustasına sahipti. 1862’de Galler Prensi ilk dövmesini yaptırdı. Kolundaki bir haçtı bu. Dövmeye tahta çıkmadan önce aristokratik zamanında merak saldı. 1882’de oğulları Clerans ve York Dükü’ne Japon dövme ustası Hori Chiyo tarafından dövme yapıldı. 18. yüzyılda Güney Pasifi’teki yolculuklarından dönen birçok Fransız denizci dövmeliydi. 1861’de Fransız deniz subayı Doktor Maurice Berchon, dövmenin medikal komplikasyonları hakkında bir çalışma yayınladı. Yayınlanan bu çalışma Şamanizm, Paganizm, Animizm, Sabilik, Taoizm, Budizm, Manihaizm ve Zerdüştlük gibi insanların izlerini taşımaktadır.
“Göz duyuların hükümdarıdır ve seyiri paylaşmak hayatın en büyük zevklerindendir. Bu zevk olgunlaştıkça artar ve sanat eserleriyle sinirli degildir.”
Robert CUMMING
Toplumlarda dövme kimi zaman unutulmuş veya yasaklanmış olmasına rağmen günümüze kadar ulaşmış, büyüsel ve ayinsel özelliklerini kaybedip bir sanat şölenine dönüşmüştür.
Japonlarda ise dövme çok daha eski M.Ö. 5000 yıllarına dayanmakta olduğu tahmin edilmektedir. Dövme, Japonlar için bir kimlik, bir ait olma durumuydu. Japonlar bu uygulamayı bir sanat dalına dönüştürmeye en etkili toplumdur. Kendilerine has ejderha figürleri, Koi balıkları, kiraz çiçekleri ve dalga-bulut şeklinde figürlerle tasarımlar yapmış ve bunları deri üzerine uygulamışlardır. Dövmeye en çok önem vermiş gruplar arasında Yakuzalar vardır. Her bir kıvrım, her bir çiçek veya ejderha hayatta ulaştıkları hazlarını, başarılarını, kavgalarını, sahip olduklarını tasvir ettigini düşündükleri modellerle vücutlarını süslemişlerdir. Hatta öldürdükleri kisileri ifade ettigi bilinmektedir. Japon mitolojilerinden pek çok figürü dövme motiflerinde kullanmışlardır. Kutsal saydıkları bazı seylerle tasarımlar yapmış ve gelecek kuşaklara aktarmışlardır.
“Sanatkar, esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihini iyi bilmelidir.”
M. Kemal ATATÜRK